MÜJDE IŞIL- Geçtiğimiz haziran ayında İtalya’nın Puglia bölgesinde gerçekleştirilen Uluslararası Film Festivali “Ora!Fest”te Fikret Kuşkan’ın “En İyi Erkek Oyuncu Ödülü”nü almasıyla merak ettiğimiz bir yapıma dönüştü “Roza”. Hamit İzol’un aynı adlı kitabından uyarlanan ve Belçim Bilgin’in de rol aldığı yapım, geçim derdinden töre cinayetlerine kadar pek çok soruna parmak basmaya çalışıyor.
Filme adını veren Roza, mevsimlik işçi olarak Urfa’dan Mersin’e göç eden bir ailenin en küçük kızı. Ablası Hezal, amcasının oğluyla evlendirilme planına rıza göstermeyip internette tanıştığı bir adamla kaçıyor. Kız çocuklarına annelerinden daha bağlı olan baba Hüseyin, bir yandan ekonomik sorunlara bir yandan da töreye karşı mücadele veriyor. Yönetmenliğini Mustafa Kotan’ın üstlendiği, senaryosunu Sultan Turan Kızılay’ın kaleme aldığı film, açıkçası iyi niyetle yola çıkılsa da bir sinema filminden beklentileri karşılamaktan uzak bir yapım.
Öncelikle olumlu taraflarından başlayalım. Senaryoda da katkısı olan Fikret Kuşkan’ın canlandırdığı baba Hüseyin karakteri, alışılagelmiş despot, kötücül tiplemelerin tam tersi olarak çizilmiş. Kuşkan’a da yakışmış bu rol. Ailedeki anne, abla ve ağabey rollerinde de karakterlerin özelliklerine ağırlık verilmeye çalışılmış. Örneğin; Belçim Bilgin’in canlandırdığı anne Fate, kocaya kaçmanın hayatını mahvetmesinin acısını kızlarına yansıtırken erkek çocuğunu koruyup kollaması öne çıkarılmış. Bu benzeri detaylar göz önüne alındığında filmin sosyal sorumluluk adına bilinçlendirme projesi olduğu söylenebilir.
Bahar Şahin öne çıkıyor
Ötekileştirme, yoksulluk, töre cinayetleri, eğitimsizlik gibi pek çok soruna parmak basmak isteyen film iki açıdan bu iyi niyetli hedefine ulaşamıyor. Öncelikle senaryo çok dağınık ve çok karakterli yapıda, bu nedenle karakterlerin derinliğine ulaşamıyor. Fate’nin çektiği acı, Hüseyin’in şefkatli babalığı, ailenin tek oğlunun fonksiyonsuzluğu gibi detaylar bir görünüp bir kayboluyor. Senaryonun can damarı olan kadına şiddet ve töre cinayeti ise neredeyse filmin sonunda senaryoya dahil oluyor. Roza’nın şahitliğinde aktarılan olaylar bir anda ablanın hikâyesine dönüşüyor. Belki televizyon dizisi yapılsa ve her bölümde bir karaktere odaklansa daha verimli bir sonuç ortaya çıkarmış. Filmin televizyona yaklaşan estetiği de bunu doğrular nitelikte. Filmin yıldızları Fikret Kuşkan ve Belçim Bilgin gibi görünse de ablayı canlandıran Bahar Şahin, oyuncu kadrosunda öne çıkıyor.
‘Şeytan’ın modası geçmez
William Peter Blatty’nin “The Exorcist” romanının William Friedkin tarafından perdeye taşınmasının üzerinden 50 yıl geçti. Bu süre zarfında devamı, öncesi derken uzun bir seriye dönüştü. Bugün vizyona giren “The Exorcist: Believer/Exorcist: İnançlı” serinin altıncı filmi. David Gordon Green’in yönetmenliğinde yeni bir üçlemenin de başlangıcı olduğu söyleniyor.
Hamile karısının 13 yıl önce Haiti depreminde kaybeden Victor Fielding kızı Angela’yı tek başına büyütmüştür. Angela ve arkadaşı Katherine ormanda kaybolup üç gün sonra başlarına ne geldiğine dair hiçbir şey hatırlamadan geri dönünce, bu durum Victor’u korkunç bir durumla yüzleşmeye zorlayacak bir olaylar zinciri başlatır.
Friedkin’in vefatından kısa süre sonra vizyona giren “Exorcist: İnançlı”nın iddiası, orijinal filmi kendine dayanak alması. İlk filmdeki bekâr annenin yerini bu sefer bekâr baba alıyor. Merkezde yine kötü varlık tarafından esir alınan kız çocuğu var. Yeni filmin asıl kozu ise orijinal filmin yıldızı yani anneyi canlandıran Ellen Burstyn’in o filmden beri ilk kez Chris MacNeil rolüne geri dönmesi.