Özgür Özel Denizli’de: Ben size önünde davullar çalınan seçim akşamlarını vadediyorum
CHP Grup Başkanı ve Genel Başkan Adayı Özgür Özel, bugün CHP Denizli İl Başkanı Ali Osman Horzum’u ziyaretinin ardından; Pamukkale Halk Eğitim Merkezi’nde CHP Denizli İl Örgütü’yle bir araya geldi.
Özel, burada yaptığı konuşmada, şunları söyledi:
14 MAYIS’A KADAR GECE GÜNDÜZ DEMEDEN YOLA DÜŞTÜK: Ben bu partinin bir evladı olarak siyaseten gözünüzün önünde doğdum, büyüdüm, bugünlere geldik. Geçmişte ne yaptığımızı, nasıl mücadele ettiğimizi, nasıl çalıştığımızı biliyorsunuz. 14 Mayıs’a kadar; gece demeden gündüz demeden, önce 2019 seçimlerinde 41 ilde 247 ilçede aday tanıtarak, ertesi gün Cumhuriyet’in yüzüncü yılındaki seçimin önemini vurgulayıp, Cumhuriyetin kurucu babalarına, kurucu kadrolarına, kuruluş ilkelerine husumet duyanların değil; CHP’lilerin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘iki büyük eserim’ dediği Cumhuriyet ile CHP ile birlikte sahip çıkanların yüzüncü yılı olacaktır inancı ile yola düştük. 81 ilde, 973 ilçeden hangisinden çağrı gelirse; yetişebildiğim her yere koştum, bu seçimin önemini, buna duyduğumuz inancı ve bu büyük mücadelede hepimizin üstüne düşenleri konuştuk.
MUHALEFET 48, İKTİDAR 52: 14 Mayıs günü, seçim sonuçları geldiğinde şüphesiz hepimiz çok büyük bir hayal kırıklığına uğradık. Adeta 14 Mayıs günü kolumuzu kaldıracak halimiz kalmamıştı, ama bir tesellimiz vardı. O da 28 Mayıs’taki ikinci tura seçim kalmıştı. Hep beraber son bir gayret koşturmalıydık. İl başkanlarımız ile konuştuk. Yöneticilerimiz ile konuştuk ve koştuk. Uşak, Afyon’dan başlayarak; Aydın’da, Denizli’de o iki seçim arasında 33 kez daha otobüsün üstünde son bir gayret Cumhuriyet’in 100. yılını, Cumhuriyeti aşındıranlara, kurucu kadrolara husumet duyanlara bırakmayın diye hep birlikte gayret gösterdik. Siz hepiniz bugünkü inancınız ile gayret ettiniz… Ama 28 Mayıs günü bir kez daha maalesef son 4 seçimdir tekrarlanan bir sonuç tekrarlandı… Muhalefet 48, iktidar 52.
DEĞİŞİM HEM KARARLI HEM VEFALI OLMALI: Bu seferde seçimin ikinci turundaki sonuç biz 48, yine iktidar 52. O dakikadan sonra artık madem Cumhuriyetin 100’üncü yılıdır, madem 100 yıl önce yapılanı 100 yıl sonra yapmak cumhuriyetin o günkü kadroları gibi bugünkü kadrolarına düşer. Oturmak, sağlıklı özeleştiri yapmak… Yaptığımız doğruları sürdürmek, o yanlışları terk etmek… Doğru bir analiz, doğru bir özeleştiri. Samimi bir özür… Bu talebimi; partinin ilgili kurullarında hep beraberken ve daha sonra baş başa görüşmemizde, Sayın Genel Başkanımıza söyledim. Bir 10 gün, 15 günlük bir süreçte; doğruları yapmamızı, yenilgiyi kabullenip gelecek için hepimizin fedakarlık yapmasını savundum. Ancak o süreçte, genel merkezde bazı kadroların değişimi ve genel başkanımızla birlikte siyaset yapan arkadaşlarımızın ve genel başkanımızın seçim yenilgisine; ‘Kaybetmedik, sadece kazanamadık’ diye farklı tanımlamalar getirmeleri, ‘önümüze bakıyoruz’ demeleri; değişim ile ilgili halkın kendisinden gelen sesi duymamaları üzerine şöyle söyledim; bir değişim olmalı, o değişim hem kararlı, hem vefalı olmalı; kimseyi incitmemeli, bir kişiyi bile kaybetmemeli. Ama geçmişe saplanmamalı, aynı hataları tekrar etmemeli…
PARTİDE GÖRÜŞMEM GEREKEN HERKESLE GÖRÜŞTÜM: İki aylık bir süreçte partide görüşmem gereken herkesle görüştüm. İlçe kongrelerini takip etim, seçilen ilçe başkanları ile görüştüm. Önceki milletvekillerimiz ile partimizin geçmiş seçilmişleri ile görüştüm… Bu partiyi değiştirmemiz, güçlendirmemiz gerektiğini söyledim. Süreç bizi fedakarlık yapmak yerine, sorumluluk alma noktasına getirdi. Ama bu sorumlulukta sadece uzunca bir süredir ‘değişim’ kelimesinin kullanılmasını bazı kötü niyetliler, o güzel kelimeye, umut yüklü kelimeye; içini boşaltmak, aşındırmak ve değersizleştirmek için saldırdılar. Ne değişimi dediler, dedik ki; değişimden sadece genel başkan değişimini kastetmek genel başkana da haksızlıktır, partiye de yazık etmektir. Ama değişimde genel başkan dursun, kadroları değiştirelim ama değişimcileri değiştirelim, aynı yöntemlerle yol alalım bu partiye yapılan büyük bir haksızlıktır. Etkili bir kadroyla, genç, dinamik, yeni, dünyayı okuyan kadrolarla, altı oku bilen sahiplenen, tarihsel gerekliliğini savunan bir programa ihtiyacımız olduğunu inandık. Genç kadrolarımız ile bu partiyi değiştireceğimize inancımızla; hem partinin genel başkanlığına adaylığımızı, hem de sürece nasıl baktığımızı Türkiye ile paylaştık…
BU PARTİNİN EVLADININ HAKKINI YEDİRTELERLE İLERLEYEMEYECEĞİNİ GÖRDÜK: CHP’nin nereden duracağını kendisi belirleyen, duracağı yere karar veren; gerisini geri kalana bırakan bir anlayışa geri dönmesi lazım. Ecevit’in, İnönü’nün, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptığı gibi… Sürekli pozisyon değiştiren, kimliksizleşen, siyasetsizleşen ve başının üzerinde bir cam tavan olduğuna, onu aşamadığına inanmış, o yüzden sağdan desteklerle seçim kazanmaya çalışan… Sadece ittifak değil; sağdan danışmanlar ile CHP’lilerin hak ettiği koltukları sağdan gelenlere vererek, hatta 39 milletvekili diye söylediğimiz bu partinin evladının hakkını yedirten birtakım kararlarla CHP’nin ilerleyemeyeceğini gördük.
CHP, ERDOĞAN’IN İSTEDİĞİ KURALLAR İLE OYNAMAYACAK: CHP önce, nerede duracağını bilecek. Nerede duracak? CHP, altı ok nereyi tarif ediyorsa orada duracak. CHP nerede duracak? Emekçi nerede duruyorsa onun yanında duracak. CHP; çiftçinin, esnafın, emeklinin, ezilenin, kimsesizin… Gazi öyle dedi ya, ‘Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir…’ CHP kimsesizlerin yanında duracak. CHP, Recep Tayyip Erdoğan’ın dikey kesen siyasetine teslim olup sürekli oyunu onun istediği kurallar ile oynamayacak. Biz, bir farklılık bulalım. Üstünde tepinelim, toplumu ayrıştıralım. Öbür tarafı uzaklaştıralım, uzaklaşan kutbu şeytanlaştıralım, kendi arkamızı kalabalıklaştıralım diyen Recep Tayyip Erdoğan’ın; sağcılar ile solcular, Kürtler ve Türler, Aleviler ile Sünniler, milliler ve gayrı milliler deyip büyük parçayı kendince kendine alıp, kendi söylemini bizi mahkum edip, bize ittirdiği parçayı ittifak ile 50 artı 1 yapmaya çalışmak yerine o başın üstündeki yüzde 25’lik görünmez cam tavana ikna olup nasıl aşamıyorum demek yerine; dikine değil, enine kesen bir siyasetle yüzümüzü halka dönmeye mecburuz.
ERDOĞAN’IN YALANI MI GÜÇLÜ, BU ÖRGÜTÜN DİRAYETİ Mİ: Ben size; Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına geçerim, ondan daha çok bağırırım, ondan daha çok hakaret ederim, ondan daha çok demagoji yaparım değil; gelin, Recep Tayyip Erdoğan’ı arkada bırakalım yüzümüzü halka dönelim, yönümüzü sola dönelim, iktidara hep beraber gelelim demek için buradayım. Tayyip Erdoğan’ın attığından daha çok yalan atarak, Tayyip Erdoğan’ın vadettiğinden daha fazlasını vadederek, Tayyip Erdoğan’ın kandırdığından daha çok insan kandırarak iktidar olabiliriz, bunu da biz bilmeyiz, sağdan danışmanları toplayalım, onları masanın başına oturtalım, örgütü bir kenarda bırakalım diyen bir anlayışa karşı; gelin arkadaşlar Tayyip Erdoğan’ın ne yaptığı ile ilgilenmeyelim; sokağı, tarlayı, kahvehaneyi, fabrikayı, mahalleyi bilen sizsiniz, siz örgütünüze, örgütünüz genel merkezinize, yönetim kademelerinde kimi görmek istiyorsa getirelim masaya oturtalım, görelim bakalım Tayyip Erdoğan’ın yalanı mı güçlü, bu örgütün dirayeti mi güçlü…
LAİKLİĞİ ASLANLAR GİBİ SAVUNAN BİR CHP: Sokağı örgütleyen, işçi emekçi örgütlenmelerinin önünü açan, sendikal mücadeleye destek veren, oralardan güç alan, sivil toplumu sen konuş ben konuşursam yanlış anlaşılır diye ileri iten değil; sivil topluma cesaret verecek sözleri söylemekten bir adım geri durmayan ve bilhassa laiklik konusunda hiçbir örgütten değil barodan, mahkeme kararından değil; kendi inancından güç alıp, laikliği aslanlar gibi savunan bir CHP olsun. Ben size, mucizevi transferler vadetmiyorum… Ben size bizim akıl edemediklerimizi akıl edeceğini sandığımız kerameti kendinden menkul danışmanlar vadetmiyorum. Ben size kimsenin bilediği birtakım hesaplar, kitaplar vadetmiyorum. Ben size gizli protokoller vadetmiyorum.
ÖNÜNDE DAVULLAR ÇALINAN SEÇİM AKŞAMLARI VADEDİYORUM: Ben size; örgütüne kulak verecek, sokağa önem verecek, siyaseti soldan kuracak, halkın gözünün içine bakacak, koşacak terleyecek, il başkanının bir çayını içmeden kanaat önderleri toplantısına gitmeyecek, bir ilde çalışıp, işini bitirdikten sonra il binasında, baba evinde bir kahve içmeden o şehri terk etmeyecek, örgütü gözünün bebeği gibi sakınacak bir genel başkan vadediyorum. Yönetimde genç dinamik milletvekilleri PM üyeleri göreceksiniz. Ben size seçim akşamları ışıkları erkenden kapanan değil, sabaha kadar yanan, önünde kalabalıktan içeri girilmeyen, önünde davullar çalınan seçim akşamlarını vadediyorum. Biz partiyi değiştireceğiz. Partideki değişim partiye umut, Türkiye’ye umut olacak. Şunu söyleyenler oldu: ‘Yerel seçimler geçsin, ondan sonra değişim olsun.’ Hatta bana, ‘O zaman işin çok kolay olur’ diyenler oldu. Bunu söyleyenler, yerel seçimlerde bir mağlubiyeti, başarısızlığı şimdiden kabul edenlerdir.
BU ÖRGÜT ARTIK KAYBETMEK İSTEMİYOR: Oysa bize düşen bugün seçmende yaşanan duygusal kopuşa bir çare bulmaktır. Şunu hep beraber yaşadık: Evde kavga edersin, eşin kapıyı çarpar gider. Niye çarpıyor? Duy diye. ‘Bak, ben gidiyorum’ diyor. ‘Gel peşimden beni geri döndür’ diyor. Daha önce biz bunu yaşadık. Ama bu sefer, hepimiz biliyoruz ki; öyle kapıyı çarpmadan, sessizce çıkıp giderek bir karanlık sokakta kaybolanlar var. Onların peşinden koşmazsak, bak evde bir değişiklik var demezsek; gençleştik, değiştik, hataları yapmayacağız, bir daha sana yenilgi yaşatmayacağız demezsek, seçimde bizi çok iyi bir tablo beklemiyor. Ama biz; büyük bir değişimi, bir inancı; bugün bu salondaki büyük coşkuyu Kurultay’a taşıyabilirsek, 81 ile taşıyabilirsek, kurultay salonundan 81 il olarak çıkabilirsek, oradan; ‘CHP’de bir şeyler değişiyor, kadrolar değişiyor, anlayış değişiyor, bu CHP bu işi başaracak’ dedirtebilirsek o zaman 31 Mart’ta; sizlerin belirlediği, örgütümüzün belirlediği isimlerle hep birlikte çalışarak, koşarak parti tarihinin en büyük başarısını elde edebiliriz. Çünkü bu örgüt artık kaybetmek istemiyor. (HABER MERKEZİ)